Böbrek Tümörleri

Böbrek tümörlerinin bir bölümü kalıtsal geçiş özelliğine sahip olmakla birlikte; malign renal hücreli tümör en sık karşılaşılan böbrek tümörüdür. Erişkinlerde görülen tüm tümörlerin yaklaşık %3’lük bölümünü oluşturmaktadır. Hastalık genellikle 50-70 yaş aralığında görülmekte olup; erkeklerde kadınlardan iki kat daha fazla karşılaşılmaktadır. Özellikle radyolojik görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile birlikte tanı konulan olgu sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir. Önemli bir grup hastanın tanısı; üroloji dışındaki branş hekimlerinin rutin ultrasonografi tetkikleri sırasında rastlantısal olarak konulmaktadır. Hastalığın nedeni tam olarak ortaya konulmamış olmakla birlikte; kronik tütün kullanımı, çevre kirliliği ve obezitenin hastalık gelişiminde etkisi olduğu rapor edilmektedir. Hastalığın tanısı genellikle rastlantısal olarak ortaya konulmakla birlikte; bazı hastalarda idrardan kan gelmesi, bel ağrısı ya da dolgunluk hissi ile ele gelen kitle ilk başvuru şikayeti olabilir. Hastalığın tanısı konulmadan ileri klinik evrelere ulaştığı bazı hastalarda; anemi, kilo kaybı ve ateş gibi belirtiler de görülebilir. Böbrek tümörü olan olguların yaklaşık %30’u kemik, akciğer ve beyin gibi uzak organ metastazları ile de tanı alabilirler.

Rastlantısal ya da herhangi bir şikayet sonrası böbrek tanısı konulan tüm hastalarda ‘Altın Standart’ yöntem olan bilgisayarlı tomografi tetkikinin yapılması gereklidir. Bu tetkik sayesinde, tümörün böbrek içi lokalizasyonu, boyutları ve komşu organlar ile ilişkisi ayrıntılı olarak ortaya konulur. Ek olarak çevre lenf bezlerinde bir metastaz varlığının olup olmadığı ortaya konularak, hastalığın klinik evrelemesi en doğru şekilde yapılır. Doğru klinik evreleme yapılması; uygulanacak en doğru tedavi stratejisinin seçilmesi açısından büyük önem taşır.

Böbrek içinde lokalize, boyutları küçük ve uygun olgularda tedavi açık, laparoskopik ya da robotik yöntemlerle uygulanan total ya da parsiyel (kısmi) böbrek çıkarılması operasyonudur. Buna karşılık böbrek toplar damarı ve ana toplar damara tümörün yayıldığı daha zor olgularda, damar cerrahlarının da katıldığı, daha geniş kapsamlı operasyonların uygulanması gerekebilir. Böbrek tamamı ya da uygun olgularda sadece böbreğin tümör dokusu ile sınırlı bölümü çıkarıldıktan sonra, cerrahi sınırlarda tümör hücresinin bulunmaması çok önemlidir. Cerrahi sınırda tümör hücresinin bulunmadığı olgularda; ameliyat sonrası uzun yaşam süreleri olduğu rapor edilmektedir. Buna karşılık böbrek dışında ya da komşu lenf bezlerinde tümör olduğu tespit edilen olgularda, operasyon sonrası ek İnterferon tedavisi uygulanmalıdır. Çoklu organ metastazı olan olgularda ise kemoterapi ve radyoterapi uygulanması gündeme gelebilir.